İnsanlar hayatımızdan gelip geçiyor onların elinden tutmak, duasını almak herkese nasip olmaz. Herkese iyilikle yaklaşmalıyız ve iyilik yapmak beklemekle olmaz. Ertelemeden yola çıkmakla olur.
Bugün insanlar için neler yapabiliriz?
Onlar için nasıl faydalı olabiliriz?
Bu soruları kendine dert edinmiş bir aile yaşıyor Ankara’da. Komşusu açken tek lokma boğazından geçmeyen, yetim bir çocuğun ayakkabısı yok diye uykuları kaçan, mahallesindeki yaşlılara yemek pişirip evine kadar yemeğini götüren bir aile.
Onlar, hayır yapmayı hayatın merkezine koymuş ve hayatını iyilikle inşa etmiş Fatma ve Necat Bilezikçi.
Aslında onlar iyilik mirasının varisleri. Fakat onları ve yaptıklarını daha iyi anlatabilmek için önce bu mirası onlara bırakan Hacı Raşit Ünal’dan bahsetmek gerekir..
- İyilik Mirasının Varisleri
Hacı Raşit Ünal, Fatma Bilezikçi’nin babası. Eşinin tabiriyle Hacı baba. O, sadece kendi çocuklarının değil yetimlerin, kimsesizlerin kısacası ihtiyacı olan herkesin Hacı babası. Vefat ettiği zaman yardım ettiği insanlar sahipsiz kalmasın diye bu vazifeyi damadı ve kızı Fatma’ya miras olarak bırakmış.
Hacı Raşit Ünal, iyiliğe ilk adımını Ankara’da, Hacı Bayram-ı Veli Camii’nde su dağıtarak atmış. Su dağıtmanın değerli bir sadaka olduğunun farkında olan Hacı Raşit Ünal, el arabasına yüklediği bidonlarıyla yıllarca cami önündeki sebillere su taşımış.
Hacı Raşit Ünal bir gün fırından ekmek alırken fırının arka taraflarına konulmuş bayat ekmekleri görür ve “Bu ekmekleri alsam, ihtiyacı olanlara dağıtsam.” diye düşünür. O anda fırıncıyla konuşur, ekmekleri alır ve hiç vakit kaybetmeden arabasına taşıyıp yola koyulur. O günden itibaren Hacı Raşit Ünal, fırından aldığı ekmekleri evinde ısıtıp sokak sokak hatta kapı kapı dolaşıp dağıtır. Ayrıca mahallesindeki çocuklar dinî eğitim alsın diye evinin karşısındaki evi kiralar ve bir öğretici de tutarak çocuklara ders verilmesini sağlar. Kızı Fatma Bilezikçi’yi de daha küçük yaşından itibaren bu hayır dairesine dâhil eder.
Fatma Hanım ise ilk zamanlar sabahları erkenden kalkıp bu iş için kapı kapı gezmekte bayağı zorlanmış. Hatta bazen “Keşke babam bugün gelmese.” dediği de olmuş fakat bu işin içine girip hayır yapmanın tarifsiz mutluluğuna ulaşınca bir daha kopamamış ve eşini de bu işe ortak edip iyilik etrafında hayatlarını şekillendirmişler. Şimdi ise onların hayatı tamamen yardımlaşma ve paylaşma üzerine kurulu.
- Güne İyilikle Başlamak
Fatma Bilezikçi ve eşi Necat Bilezikçi babalarından devraldıkları bu vazifeyi, her gün yeni bir şeyler ekleyerek devam ettiriyor. Birbirlerini bu konuda destekleyen aile için gün, sabahın erken saatlerinde başlıyor. Dört saatlik bir uykunun ardından iyilik peşinde koşmaya hazırlanan Bilezikçi ailesi erkenden uyanıp fırının yolunu tutmak için hazırlanıyor. Necat Bilezikçi, bu durumdan rahatsız değildir. Hatta kendisinin çok yorulduğunu söyleyenlere şu ifadeyle karşılık veriyor: “Elimden gelse hiç uyumam. Sadece vücudumu dinlendirmek için uyuyorum.”
Necat Bilezikçi her gün gece on ikide uyuyup saat dörtte uyanıyor. Zifiri karanlıkta kar kış, sıcak soğuk demeden her gün ekmek dağıtmak için yollara düşüyor. Şehir derin bir uykudayken o arabasına binip simit ve poğaçaları almaya gidiyor. Bunları aldıktan sonra saat altı buçuk gibi de ekmekleri almak için fırınların yolunu tutuyor. Ekmekleri de alıp arabasına yükledikten sonra evine dönüyor. Necat Bilezikçi bu ekmekleri alarak hem ihtiyacı olanlar için bir köprü kuruyor hem de ekmeklerin çöpe gitmesini engellemiş oluyor. Necat Bilezikçi, bir röportajında fırınlara ve simitçilere tam saatinde gitmeye çalıştığını, çünkü yarım saatlik gecikmeyle bile ekmeklerin çöpe atılabileceğini ve bunu da asla istemediklerini söylüyor.
Böylesine zarif bir düşünceye sahip olan Necat Bey’in iyilikle başlayan günü ekmekleri eve getirmesiyle bitmiyor. Sabah altı buçukta ekmekleri eve getirdikten sonra bu kez de mahalledeki 4-6 yaş grubu çocuklara servis hizmeti vermek için yola çıkıyor. Oturdukları apartmanın alt katını küçük çocukların ders almaları için tutan Bilezikçi ailesi, tıpkı babaları Hacı Raşit Ünal’ın seneler önce yaptığı gibi, çocukların bir arada ders almalarını sağlıyorlar. Necat Bey, çocukları birer birer evlerinden alıp ders alacakları mekâna getirirken Fatma Hanım da muhtaçlara dağıtılmak üzere poğaçaları ısıtıyor.
Çocukların apartmana girmesiyle binanın rengi değişiyor ve onların cıvıltısıyla ortam neşeleniyor. Çocuklara ders veren öğretmen de Bilezikçi ailesinin kızı O da iyilik kervanı yolcularından biri. Çocukların her türlü ihtiyaçlarıyla birebir ilgileniyor ve bilgileri bilgiyi çocuklara bir anne edasıyla öğretiyor.